[

Bazı çılgınlar bir nükleer dünya savaşı istiyor!

Bürgerrechtsbewegung Solidarität (BüSo) Başkanı Bayan Helga Zepp-LaRouche’un 12 Kasım 2011 bildirisi'nin yorumlu özeti

Birleşmiş Milletlerin, İranın sözde nükleer silahlar üretme çabaları olduğunu ima eden son raporu sonrası, bir nükleer dünya savaşı isteyen bazı çevreler bunun için çığlıklar atmakta, İrana karşı yapılacak saldırıyı haklı göstermeye çalışmaktalar. Olay aynen Irak'ta Saddam Hüseyine saldırı öncesi gelişmelere benziyor ve amacın aynı olduğu da açık, aşikar. Yalan'lara dayalı bir kampanya ile bir ülkeye daha saldırı hazırlanıyor. BM'nin raporu, İran'daki son durumu değil, Uluslararası Atom Enerjisi Komisyonu (AEK) nun 2003 ve öncesi İranın atom silahları üretme konusunda bazı çalışmalar yaptığı konusundaki bazı bilgilerini esas alıyor ve bu politikanın daha sonra bırakıldığı gerçeğine dokunmadan kafalarda bazı soru işaretleri yaratmakla yetiniyor. Bu soru işaretlerini istediği gibi yorumlayan ABD NATO ve AB ittifakı için yeni ve tehlikeli bir saldırının gerekçesi oluşturuluyor.

Bu son gelişmelerin dünya barışı için ne denli tehlikeli olduğunu çok iyi anlıyan Ruslar, Çin ve Şanghay İşbirliği Örgütü üyeleri (Shanghai Cooperation Organization-SCO), İranla temas halindeler ve İran ile Pakistan'ın bu tehlikeli durumda Shanghai Cooperation’a asli üye olarak alınmasını tartışıyorlar. Ruslar, ABD, İngiltere yada İsrailin İrana saldırması halinde bunun dünya çapında bir nükleer savaşı başlatabileceğini savunuyor ve dünyayı uyarıyorlar. Rus Başbakanı Putin ve Çinli meslekdaşı Ven Ciabao'nun İran ve Pakistanın Şangay Topluluğuna alınması çalışmaları bu yaklaşan tehlikeye karşı bir stratejik işbirliği, bir askeri savunma paktı olarak algılanıyor. Rusya ve Çin, bütün bu savaş hazırlıkları'nın hedefinin Rusya-Çin ve ikincil olarak Hindistanı hedef aldığında hemfikirler.

1914 de Saraybosna'da Arşidük Ferdinand ın öldürülmesiyle başlatılan I. Dünya Savaşı şartları ile günümüzdeki gelişmeler arasında büyük benzerlikler var. O zamanlar İngiltere, Avrupanın gelişmesine karşıydı, Berlin-Bağdat demiryolu projesi onların imparatorluğuna bir tehdid olarak görülmekteydi. Bugün de Rusya ve Çin’in yüksek teknoloji alanlarında işbirliği onları rahatsız ediyor. İngilterenin kontrolündeki dünya finans oligarşisi için bu affedilmez bir suç.

Onların istediği dünyada, Herr Schnellnhuber’in dünyasında, “ençok 2 milyar insan” yaşayabilir. Bu görüşe, dünya nüfusunu 1 yada ençok 2 milyara indirmek gerektiği inancına, İngiliz İmparatorluğunun, Prens Filip’inin savunduğu inanca diğer ideologlar da katılıyor. Hepsi bir “ağızdan feodalizme geri dönmek, dünyayı ‘tehlikeli’ dedikleri karbon diyoksid CO2 dan kurtarmak” propagandası yapıyorlar. İngiliz Kraliyetinin Kraliyet Sanat Topluluğundan (Royal Society for Arts) Sir Attenborough şöyle dile getiriyor kaygularını: Korkutucu gerçek şu: kaynakları sınırlı gezegenimizde insan da bir noktada bitmek zorunda. Bu ancak iki yoldan olabilir, ya doğum kontrolü ile sürecin uzatılması, yada ölüm oranının artmasıyla: (..) açlık, hastalıklar (..) ve savaşlar v.b. Maalesef sınırsız gelişme gibi bir üçüncü yol yok.

İnsanın yaratıcı gücüne inanmayan bu çevreler, kainatın tümünün giderek tükenmeye mahkum olduğu inancındalar. Bu dünya görüşüne inanan oligarşik güçler (küresel kıraliyetciler), hızlanan dünya finans krizi şartlarında bir III. Dünya Savaşına doğru aşağı sayımı başlattılar. Avrupada, Yunanistan, İtalya, Fransanın borçları 3 trilyon 350 milyar Avroyu aşmış durumda; tüm batmış AB ülkelerinde bankacıları kurtarmak adına akıl almaz ekonomik kısıtlamalara gidilmekte, halklara kemerleri sıkma politikaları uygulanmakta. Tabii, bütün bu felaketler „artan dünya nüfusu yüzünden“.

Son gelişmelere karşı Avrupanın süper zekâlıları kendi soykırımı politikalarını daha da genişletmek peşindeler, Obama ve Cameron, AB biterken onun paramsal sisteminin kontrolünü daha da merkezileştirmek, tüm AB ülkelerini bir finans imparatorluğunun uydusu yapmayı ve finansal oligarşi'nin diktatörlüğünü öngörmekteler. (Nobel ödüllü Paul Krugman, SPD nin bazı ideologları da bu oyunun savunucuları). Bu ideologlar kendi dogmalarını savunurken, AB ve tüm Transatlantik sisteminde, dünya tarihinde görülmemiş bir süper enflasyon potansiyeli kaynamakta. Bu süper enflasyon, 1923 Almanyasında yaşananın çok ötesinde sarsıcı bir gerçek olarak önümüzde ve önlenmesi ihtimali çok zayıf.

Vatandaş, uyanalım, bir Üçüncü Dünya Savaşına hayır diyelim.

Bunu yapmak isteyenlerin İsrail istihbaratının yalanlarına dayandırdıkları tezlerle İrana karşı kışkırtmalarına kanmayalım. Bu saldırılarla tüm dünyamıza felaket getirecek bir nükleer dünya savaşı başlatılacak. Buna dur diyelim!

Bir nükleer Dünya Savaşı isteyen çevrelerde son olarak, planladıkları İran‘a saldırı öncesi, Avrupa Merkez Bankası'nın (Europäische Zentralbank, EZB) tek ve en üst kredi kurumu olmasını isteyenler var. Bu olursa tüm Avrupa mahvolur, dağılır küçük beyliklere dönüşür. Yine aynı çevreler, SPD deki bazı solcularla birlikte bankaları kurtarmak için sınırsız para basmayı savunuyorlar.

Oysaki dünyayı sarsan finans krizine karşı gerçek bir çözüm bulmak için tam ters istikâmete doğru dönüş gerekiyor. İlk adım olarak dünya finans krizinin gerçek sorumluları olan spekülasyoncu bankacıları ABD de F.D. Roosevelt in 1933 Glass-Steagall Kanunu ile yaptığı gibi, sistem'den ihraç edelim. Maastricht sonrası bize zorlanan tüm şartları kaldıralım. Eski Bretton Woods sisteminde olduğu gibi milli paraların değerini sabitleyelim. Ülkemizi yeniden eski üretici ruhuna döndürelim, Yeni Deutsche Mark’a geçelim. Avrupa'yı ve Almanya'yı bugünkü krizlere ve oradan da giderek bir dünya savaşına sürükleyen eski iflâs etmiş dünya finans sistemindem kurtaralım.

Ancak bütün bu önlemler bir an önce alınırsa Almanyanın geleneksel kaliteli sanayi ürünleri yeniden üretilir, işsizlik azalır, Almanyanın ihracatı artar, insanlarımızın geleceği ve mutluluğu sağlanabilir. BÜSO, bu fikirleri savunan tek partidir ve o, ancak sizlerin katılmalarınız ve yardımılarınız ile başarılı olabilir.

BÜSO'YU DESTEKLEYİN!